Barış İçin Toplumsal Girişim: 'umut hakkı'nın uygulanması talep edilmeli 2025-11-17 13:49:51   İSTANBUL - Barış İçin Toplumsal Girişim, yayınladığı bildiride, “AİHM’nin Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiş kişiler için verilen ‘umut hakkı’ kararlarının gereğinin yerine getirilmesi talep edilmelidir” denildi.    Barış İçin Toplumsal Girişim,  Mecliste Kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun, sürece ilişkin hazırladığı raporda yer alması için  TBMM Genel Kurulu’na sunulmak üzere bir bildiriyi yayınladı. Bildiride, Türkiye’de barış içinde bir arada yaşama imkânını tam anlamıyla gerçekleştirebilmek için paha biçilmez bir değer taşıdığına dikkat çekilerek, hazırladıkları maddelerin komisyon raporunda yer alması gerektiğine vurgu yapıldı.    Meclis çatısı altında Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için bir komisyon kurulmasıyla devam eden sürece atıfta bulunulan açıklamada, “Komisyon devlet yetkililerinin yanı sıra çeşitli toplum kesimlerini temsil eden sivil toplum örgütlerini de dinledi ve TBMM’ye sunulmak üzere bir rapor hazırlama aşamasına gelindi.  Öte yandan  iktidarın toplumsal ve siyasal alanı tümüyle kuşatmaya yönelik hukuk dışı uygulamaları artarak sürüyor. Toplumun barış talebi yüksek olmakla birlikte güvensizlik egemen. Bu durum ülkenin ve bölgenin geleceğini ilgilendiren böylesine önemli bir konuda kalıcı barış için elzem olan, çeşitli toplum kesimlerince benimsenmesini önlüyor” ifadelerine yer verildi.    ‘DEMOKRASİ VE BARIŞTAN BAŞKA GİDİLECEK YOL YOK’   Bu koşullarda sürecin, barış için atılması gereken adımlar kadar, hak ve özgürlükler, adalet ve hukuk açısından eksikliklerinin önemine dikkat çekilen açıklamada, “Yanlışlıkları ve zaafları da dikkate alındığında Komisyon’un Meclis’e sunacağı rapor daha büyük bir önem kazanıyor. Barış için Toplumsal Girişim olarak bu doğrultudaki mücadelede azmimizi bir kez daha ifade ederek Komisyon’a gönderdiğimiz yazıyı kamuoyunun bilgi ve dikkatine sunuyoruz" denildi.    Barış İçin Toplumsal Girişim,  komisyonun raporunda yer almasını istedikleri taleplerini şu şekilde sıraladı:    “*İçinde bulunduğumuz sürecin Türkiye’de barış içinde bir arada yaşama imkânını tam anlamıyla gerçekleştirebilmek için paha biçilmez bir değer taşıdığının bilincinde olarak, TBMM Genel Kurulu’na sunulmak üzere hazırlandığı bildirilen Komisyon Raporu’nda yer alması gerektiğini düşündüğümüz hususları dikkatlerinize sunmak isteriz.   *Öncelikle belirtmek isteriz ki, raporda, ‘millî dayanışma, kardeşlik ve demokrasi’ kavramlarının birlikteliğinin gerektirdiği vazgeçilmez bir koşul olarak, başta Türkiye’nin taraf olduğu AİHS’ni siyasi amaçlarla suiistimal ettiğine hükmetmiş olan AİHM ve AYM kararları olmak üzere, kesinleşmiş fakat uygulanmayan mahkeme kararlarının, yürürlükteki Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca derhal uygulanması gerektiği vurgulanmalıdır.   *Raporda, bir olağanüstü hal tedbiri olarak, ‘geçici’ ve ‘istisnai’ olması gerekirken kalıcı ve normal bir uygulama haline getirilmiş olan kayyım uygulamalarının sonlandırılması gerektiğine işaret edilmeli ve bunlara ilişkin kararların yürütme ve idare ile yargı organları tarafından ivedilikle yürürlüğe konulması talep edilmelidir. Bu, yalnızca demokratik hukuk devletinin gerekleri bakımından değil sürece yönelik toplumsal desteğin artması bakımından da hayati önem taşımaktadır.   * Raporda özellikle son dönemde ağırlıklı olarak CHP’li yerel yönetim organlarına yönelik operasyonlara son verilmesi, bunlarla ilgili yargı süreçlerinin ilgili AİHM ve AYM içtihadında vurgulanan evrensel hukuk ilke ve kurallarına uygun bir tarzda yürütülerek, görevden alınan seçilmiş yerel yönetim organlarının görevlerine iadesi talebi de yer almalıdır. Adalet duygusunu ortadan kaldıran siyasallaşmış yargı uygulamasına son verilmelidir.   *İktidarın seçimle el değiştirmesi imkânının varlığı demokrasinin asgari olmazsa olmaz koşuludur. Buna bağlı olarak, ülkenin seçmen tabanı en geniş, buna bağlı olarak iktidar değişimi için en güçlü siyasi parti konumundaki CHP’nin, İBB’ye yönelik yargı sürecinde açık bir biçimde engellenmeye çalışılması, Türkiye’de demokrasinin sonunu getirmeye yönelik bir girişimdir. Rapor, bu girişimin kabul edilemezliğini ve demokratik hukuk devletine yaraşır bir yargı sürecine dönülmesi gerektiğini, en güçlü şekilde vurgulamalıdır.   *Komisyon, sürecin yasal düzenlemeyi gerektiren konuları ile ilgili olarak, öncelikle kendisini feshetmiş olan örgüt mensupları ile ilgili özel bir “geçiş hukuku” düzenlemesini, toplumsal ve siyasi hayata demokratik katılım olanaklarını da içerecek şekilde formüle etmeli ve bu doğrultuda feshedilen örgütün kurucusuyla da Komisyon olarak temas edilmelidir. Böyle bir temasın, “milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” yönünde olumlu bir toplumsal duygudaşlığın tesis edilerek sürecin toplumsal meşruiyetini pekiştireceğine inanmaktayız.   *Feshedilen örgüt mensuplarından olsun olmasın, hasta tutukluların bir an önce tahliyesi ile birlikte, yine örgüt mensubu olsun olmasın, ayrım gözetilmeksizin tüm siyasi hükümlü ve tutukluların yararlanacağı genel siyasi af düzenlemesi gerçekleştirilmelidir.   *Keza, AİHM’nin Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiş kişilerin yararlandırılmaları gereken “umut hakkı” ile ilgili kararlarının gereğinin yerine getirilmesi talep edilmelidir. Kamu oyunda “umut hakkı” olarak ifade bulan bu hususun A. Öcalan dahil dört kişinin başvurusuyla ilgili bir AİHM kararından kaynaklandığı, bu nedenle bağlayıcı nitelik taşıdığı ve en son Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 15-17 Eylül 2025’teki toplantısında Türkiye’yi uyardığı gerçeğine ilâveten “umut hakkı” konusunun, sürecin ihtiyaç duyduğu toplumsal meşruiyetin güçlenmesi yönünde de büyük bir değer taşıdığı unutulmamalıdır.   *Gerçekleştirilmesi gereken yasal düzenlemeler ile ilgili olarak, tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik hukukî düzenlemeler arasında ağırlıklı bir yeri olan Terörle Mücadele Kanunu’nun, başta temel hak ihlâllerine sebep olan terör tanımı olmak üzere, insan hakları ve özgürlükleriyle bağdaşmayan hükümlerinin ilgasının sağlanması, toplantı ve gösteri hakkı ile ilgili mevzuat yanında, internet ve medya alanlarında sansürcü yasakçı uygulamalara yol açan mevzuatın da demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun olarak yeniden düzenlenmesi ile olağanüstü hâl dönemindeki kararnâmelerin yasalaştırılması yoluyla mevzuatın bir parçası hâline gelmiş olan anti-demokratik hükümlerin ayıklanmasının gerçekleştirilmesi yer almalıdır.     *Sonuç olarak, adını ister ‘terörsüz Türkiye’ ister ‘barış ve demokratik toplum’ olarak koyalım, insan hakları ve temel özgürlüklerle, Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukukundaki yükümlülükleriyle uyumlu bir hukuk devletinin uygulamada kendisini var etmesinden başka bir yol olmadığı ortadadır.    *Yaygınlaşan ve derinleşen yoksulluğun bir şiddet türü halini aldığı mevcut durumda, kaynakların adil bölüşümüyle birlikte savaş ve operasyonlara ayrılan dev bütçenin kamusal ihtiyaçlara aktarılması imkânı barışın önemli sonuçlarından biri olacaktır. Hızla içine sürüklenen felaketle insanca yaşama umudu arasındaki eşikte durduğumuz bu momentte ülkenin ve bölgenin sorunlarının barış ve demokrasiyle aşılacağının bilincinde olarak, görüşlerimizin dikkate alınması gerektiğini en güçlü şekilde ifade ediyoruz. Yaşanan bütün acı ve yıkımlardan sonra bu ülke onurlu bir barışı ve demokrasiyi hak etmektedir.