5 gazetecinin adli kontrol tedbiri kaldırıldı 2025-12-16 13:20:50 İSTANBUL – Meslektaşları Cihan Bilgin ve Nazım Daştan'ın katledilmesini protesto etmeleri nedeniyle haklarında dava açılan 5 gazetecinin adli kontrol tedbiri kaldırıldı.  Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'de Tişrîn Barajı ile Qeraqozak'a saldırılarını takip eden gazeteci Nazım Daşdan ve Cihan Bilgin'i doğrudan hedef alınarak SİHA'yla katledilmesini protesto eden 5 gazeteci hakkında açılan davanın duruşması görüldü. İstanbul'da düzenlenen protestoda gözaltına alınan gazeteciler Zeynep Kuray, Mahsum Sağlam, Pelin Laçin, Yadigar Aygün ve Yağmur Filiz hakkında "2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" iddiasıyla açılan davanın duruşması, İstanbul 39'uncu Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü.    Gazeteciler ve avukatlarının hazır bulunduğu, meslek örgütlerinin izlediği davanın duruşmasında savunma yapan Mahsum Sağlam, "Sondaki sözü başta söylemek lazım: Bu davanın açılmaması gerekiyordu. Biz 'Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten yargılanıyoruz ama henüz toplanmamıştık bile, kimlik tespitinde gözaltına alındık. Türkiye'de katledilen gazetecilerden Musa Anter, Metin Göktepe, Gülistan, Hero Bahaddin'i biliyoruz. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in ölümü de bunun devamıdır. Nazım ve Cihan katledilmelerinin yıl dönümü, onları burada anıyoruz. Ölüm tehditleri biz gazetecilere bir gözdağı ve tehdit olarak dururken sessiz tepkisiz kalmamız beklenemez. Biz, öldürülen gazetecileri anmak ve bu suçları teşhir etmek istedik. Gazeteciler olarak can güvenliğimiz yok. En son Hakan Tosun öldürüldü. Bu cinayetler bizim de yaşam hakkımıza saldırıdır. Biz protesto hakkımızı kullandık" ifadelerini kullandı.    Gözaltında 8 saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduklarını söyleyen Sağlam, "Bu bir işkencedir ve bu işkenceyi yapanların yargılanmasını istiyorum" dedi.   'TERÖR GAZETECİLİK YAPMAK MI, ONLARI ÖLDÜRMEK Mİ?'   Savunma yapan Zeynep Kuray ,"Gazeteciler Suriye'de katledildi. Ancak ardından kara bir propaganda başladı ve gazeteci olmadıkları söylendi. Biz buna karşı bir protesto eylemi yapmak istedik. Bizi bir polis koridorundan geçirerek darp ettiler, ters kelepçeyle saatlerce araçta tuttular. Bir gece nezarette kaldık ve avukatlarımızla görüştürülmedik. Bugün İsrail'in öldürdüğü gazeteciler için İsrail Konsolosluğu önünde eylem yapabiliyoruz, hiçbir sorun olmuyor. Ama öldürülen bir Kürt gazeteci olunca karşımıza adeta duvar gibi dikilip bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Bu bir adaletsizliktir. Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, üzerinde 'Basın' yazan aracın içindeyken öldürüldü. Terör nedir? Gazetecilik yapmak mı, görevini yapan gazetecileri öldürmek mi? İki arkadaşımızı 'terörist' olmakla suçladılar. Diyorlar ki Nazım yargılanıyordu. Ben de yargılanıyorum, açın dosyaları, KCK Basın Davasını göreceksiniz. Ben ölsem, 'Zeynep Kuray'ı anmak suç' mu diyecekler? Biz gazeteciler olarak meslektaşlarımıza sahip çıkıyoruz. Biz böyle bir mesleği yapıyoruz. Bu suçlamayı kabul etmiyorum" diye konuştu.    'BUNLARIN HEPSİ İŞKENCE'   Yadigar Aygün de savunmasında, "Polise göre bazen gazeteciyiz, bazen değiliz. Kendi kurallarını bile çiğneyerek bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Hastaneye yerine bizi bir çadıra soktular ve 'bir şikâyetiniz varsa söyleyin' dediler. Çadırda muayene kaçıncı yüzyıldan kalma bir uygulama? Ayrıca bir polis, nezaretteyken kendi telefonu ile görüntülerimizi çekti. Bunların hepsi işkence. Ben kalp hastası olduğum halde bana ters kelepçe takıldı. Ben polisin yargılanmasını istiyorum. Gazetecileri anmak da, eylem yapmak da suç değildir" şeklinde konuştu.    'SARI TORBA' TEHDİDİ   Pelin Laçin savunmasında şunları dedi: "Gözaltı aracında konuşmamız yasaklandı, susturulduk. Konuşursanız, 'Sizi de öldürür, sarı torbalara koyarız' dediler. Bir polis 8 saat boyunca araçta sigara içti. Astım hastası olduğumu söylememe rağmen sigara içmeye devam etti. Bir polis işbirliği teklifinde bulundu. Ben polislerden şikâyetçiyim."   Yağmur Filiz ise "Bir polis memuru kollarımı arkadan çevirdi, başımı ve boynumu sıktı. 'Ne sıkıyorsun?' diye sordum. 'Bana işkence ediyorsun' dedim. O da bana, 'Evet, işkence ediyorum ve bununla da gurur duyuyorum' dedi."   BERAAT TALEBİ    Zeynep Kuray'ın avukatı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi'nden Avukat Hazal Sümeli, aynı eylem nedeniyle yaklaşık 300 kişinin İstanbul Adliyesi 24'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde "örgüt propagandası" iddiasıyla yapılan yargılamalarında beraat ettiklerini söyledi. Hazal Sümeli, "Diğer gazeteciler, Nazım ve Cihan'ın fotoğraflarını taşıdıkları gerekçesiyle ağır cezada yargılandılar ve beraat ettiler. Bu dosyada ise müvekkillerimiz fotoğraf taşımadıkları için dosyaları tefrik edildi ve bugün burada yargılanıyorlar" dedi.   Avukat Sümeli, müvekkillerinin diğer dosyada yargılanmaları durumunda beraat etmiş olacaklarını belirterek, "Bu dosyada yargılama süresi bir yılı aşmıştır. Bu bile başlı başına bir işkencedir" diyerek beraat talebinde bulundu.   Mahkeme, gazetecilerin adli kontrollerinin kaldırılmasına karar vererek, duruşmayı 8 Mayıs 2026'ya erteledi.