ANKARA - AİHM’in verdiği kararın uygulanmamasına tepki gösteren DEM Partili Saruhan Oluç, “Siyasi kararın çıkması bekleniyor. Siyasi irade ‘tamam’ dediği zaman harekete geçecek istinaf mahkemesi. Bunun adil yargılanmayla, hukukla falan bir alakası olmadığını çok iyi biliyoruz” dedi.
Adalet Bakanlığı ve bağlı kurumların bütçe tekliflerinin görüşmeleri, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Teklife dair söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Adalet Kaya, kadınlara yönelik şiddette yaşanan cezasızlığa dikkat çekti. Adalet Kaya, bu cezasızlık halinin bir politika olduğunu da altını çizdi. Bakanlığın bu şiddeti azaltmaya dönük çalışmalar yaptığını iddia ettiğini aktaran Adalet Kaya, ancak şiddetin azalmadığını ve cezasızlık durumunun da hala devam ettiğini söyledi.
Cezasızlık nedeniyle erkeklerin cesaretlendiğini ve daha fazla şiddette başvurduğunu ifade eden Adalet Kaya, “Yani erkek şiddeti ve cezasızlık politikaları kadınların yaşam hakkını tehdit eden sistematik bir hâl almış durumda. Failleri aklayan, cesaretlendiren ve erkek şiddetini sürdüren yargı pratikleriyle karşılaşmaya devam ediyoruz. 203 tedbir kararının olduğu dosyada uzaklaştırma ve iletişim yasağı gibi önleyici tedbirler de ihlallerin sık yaşandığı tespit edilmiş. Daha vahimi, koruma kararlarının 67 vakada ihlal edilmesine rağmen ihlallerin bildirildiği 57 vakanın yalnızca 23'üne zorlama hapsi uygulandığı görülmüş. Bu tablo ihlal bildirimlerinin büyük kısmının aslında somut sonuç üretmediğini ve yaptırımların caydırıcı olmadığını göstermek. Şiddet uygulayan erkekler kararlara itiraz etmek için hukuki yolları sonuna kadar kullanırken adalet mekanizmaları ihlaller karşısında hızla ve etkin bir şekilde yaptırım uygulamıyorlar ve kadınların bu konudaki itirazlarını yeterince değerlendirmiyorlar” diye konuştu.
‘TEDBİR KARARLARI UYGULANMIYOR, TALEP REDDEDİLİYOR’
Tedbir kararlarının uygulanmaması nedeniyle kadınların korunamadığını da söyleyen Adalet Kaya, aynı zamanda tedbir taleplerinin reddedildiğini de paylaştı. Adalet Kaya, “Cezasızlık politikaları sadece istatistiklerle sınırlı kalmıyor, aslında yaşamları karartıyor. Özellikle iş yerinde kadınların patronlarının cinsel tacizine ve mobbingine uğramasıyla ilgili yargının hiçbir sorumluluk almadığını görüyoruz. Antep'te Ahmet Aslansoy Tekstil fabrikasında çaycı olarak çalışan G.Ç. adında bir kadın fabrikanın sahibi Ahmet Aslansoy tarafından cinsel tacize uğruyor. Kadın önce CİMER'e başvuru yapıyor. Daha sonra karakola bizzat kendisi giderek bu olayla ilgili suç duyurusunda bulunuyor. Buna rağmen, şikâyetin üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen savcılık söz konusu şikâyete dair hiçbir işlem yapmıyor” ifadelerini kullandı.
'TACİZCİ AKP’Lİ OLDUĞU İÇİN Mİ?'
G.Ç’nin tacizi ses kaydı ile belgelediğini ancak buna rağmen tacizin araştırılmadığını paylaşan Adalet Kaya, “Ahmet Aslansoy AK Partili Antep Milletvekilinin babası olduğu için mi, nüfuzlu olduğu için mi bu işlem yapılmıyor? Fabrikanın Genel Müdürü kadına şunu söylüyor: ‘Milletvekilinin babası fabrikatör, sen onunla uğraşamazsın. Avukatları var, her türlü onu kurtarırlar.’ diyor. Bir diğer mesele Diyarbakır'da gerçekleşen bir olay, Nilay Esmer davası. Şimdi, Nilay Esmer tam on sekiz yıl babasının cinsel istismarına uğramış bir kız çocuğu. Şu anda büyüdü, artık 30'lu yaşlarında. En son jandarmanın suçüstü yakalamasıyla zaten dava başlıyor. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi on üç yıl ceza vermiş ama bölge ağır ceza, bölge adliye mahkemesi, 7. Ağır Ceza ne yazık ki kararı bozmuş ve babayı beraat ettirmiş. Şimdi, bu kabul edilebilir bir şey değil. Deliller var, suçüstü var; dolayısıyla bu kabul edilemez” diye kaydetti.
‘KARARLARIN UYGULANMAMASI GÜVENİ ZEDELİYOR’
Söz alan DEM Parti Mêrdîn Milletvekili Kamuran Tanhan, yurttaşların yargıya güveninin olmadığını, bu durumun da yargı bağımsızlığı algısının zayıflaması ile birlikte ortaya çıktığını ifade etti. Tanhan, “Türkiye'de kurumların karşı karşıya kaldığı baskılar yargının asli işlevinin gölgelenmesine yol açıyor ne yazık ki. Bu da yargı kararlarının uygulanmaması başlığında kendini göstermektedir. Bazı yüksek mahkeme kararlarının zaman içerisinde uygulanmaması ya da tartışmalı biçimde görmezden gelinmesi bütün sistemin güvenilirliğini zedelemektedir. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarıyla görünür hâle gelen bu sorun, Kavala ve Demirtaş kararlarıyla uluslararası düzleme de taşınmıştır. Türkiye'yi, Avrupa Konseyi organları nezdinde hakkında ihlal prosedürü başlatılan bir ülke hâline getirmiştir” dedi.
'MAHKEMELER AYM KARARLARINI UYGULAMIYOR
Söz alan DEM Parti Antalya Milletvekili Saruhan Oluç, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının uygulanmadığını ve bu durumun büyük sorunlar yarattığını söyledi. Aynı zamanda derece mahkemelerinin de AYM kararlarını uygulamamaya başladığını belirten Oluç, “Bu yeni bir durum gerçekten. Bunun değişmesi yönünde Adalet Bakanlığının gerçekten bir çabasının olması gerekiyor. Aksi takdirde yani adalet, adalet terazisi filan bunların hepsi bir kenara itilmiş oluyor” dedi.
‘SİYASİ KARARIN ÇIKMASI BEKLENİYOR’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının da uygulanmadığına işaret eden Oluç, “Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre AİHM kararlarının uygulanması gerekiyor, bunun uygulanmaması aynı zamanda, Anayasa ihlali anlamına geliyor; Selahattin Demirtaş ve diğer arkadaşlarımız hakkında AİHM 4 kere ihlal kararı verdi. Bu ihlal kararlarının içindeki en önemli ihlal maddesi 18'inci madde, siyasi nedenlerle tutuklandılar ve yargılanıyorlar meselesi; en önemli madde bu. Evrensel hukuk ilkeleri açısından bakıldığında, bu Kobani kumpas davasının kararının adil yargılanma açısından da son derece ciddi sorunlu bir karar olduğu biliniyor. Şunu söyleyeyim: Sadece usulden değil, esastan da bozulması gereken bir kararla karşı karşıyayız ama istinaf mahkemesi bunu bekletiyor. Niye bekletiyor? AİHM kararı uygulanmıyor, istinaf mahkemesi bekletiyor çünkü siyasi nedenlerle Selahattin Demirtaş ve diğer arkadaşlarımız cezaevinde tutulduğu için, siyasi kararın çıkması bekleniyor. Siyasi irade ‘tamam’ dediği zaman harekete geçecek istinaf mahkemesi. Bunun adil yargılanmayla, hukukla falan bir alakası olmadığını çok iyi biliyoruz” diye konuştu.
TEPKİ GÖSTERDİ
İdare ve Gözlem Kurullarının verdiği kararlara da işaret eden Oluç, “İnsani açıdan baktığımızda, yemin ediyorum, insanlık dışı, tartışılmaz bir şey. Kim bulunuyorsa bu cezaevi gözlem ve idare kurullarında, o verdikleri kararlarla insani bütün değerleri çiğniyorlar. Şimdi, bakın, bunu defalarca tartıştık; hasta tutsakları vesaireyi tartıştık, konuştuk; yaşlıları tartıştık, konuştuk. Otuz sene, otuz bir sene, otuz iki sene cezaevinde yatmış bir insanın önüne dışarı çıkabilmesi için bir kâğıt koyup bir pişmanlık imzası almaya çalışan zihniyetin insanlıkla bir alakası yoktur. Adam ya da kadın otuz sene cezaevinde yatmış, pişman olacak olsa zaten başında olurdu. Otuz sene, otuz bir sene yatmış, önüne bu kâğıt konuluyor, imzalamazsa o kâğıdı infazı yakılıyor. Ne kadar yakılıyor? Üç ay, altı ay, bir sene, iki sene yakılanlar var. Ya, böyle insanlık dışı bir şey olabilir mi? Kimdir ya bu cezaevi gözlem ve idare kurullarında bu kararı alan vicdansızlar, kimdir bunlar yani?” diyerek, tepki gösterdi.
Oluç, bakanlığın kurul ile ilgili ve kurulun verdiği kararlar ile ilgili harekete geçmesi gerektiğini belirtti.
