WAN - Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ni değerlendiren yazar ve sanatçılar, tüm kesimlere sorumluluk düştüğünü belirterek, devletin de yasal düzenlemeler yapması gerektiğini vurguladı.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci'nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yaptığı çağrılar geniş bir yankı uyandırdı ve toplumsal barışa dair umudu arttırdı. Ancak devlet ve iktidarın sürecin gerekliliklerine dair henüz herhangi bir adım atmaması geniş çevrelerce eleştirilen bir nokta. Birçok kesim sürecin hem toplumsal hem de üstlendikleri misyon açısında olumlu yansımalarına sık sık dile getirirken, sanatçılar da sürecin amacına ulaşması için "seyirci olmayı değil inşacı olmayı gerektiğini" belirtti.
Sürecin doğrudan toplumu ilgilendiren, topluma bağlı bir süreç olduğunu ifade eden ressam Abdullah Babat, "Bu anlamda kültür-sanat alanında bizlere bu süreçte büyük rol düşüyor. Süreci yakından takip ediyoruz açıkçası. Bu yüzden 'Bu süreçte kültür ve sanatın metodu nasıl olmalı?', 'Bu sürece nasıl katkı sağlamalı?' gibi soruları yanıtlamamız gerekiyor" dedi. Geçmişteki süreçleri hatırlatan Babat, sanatçıların geçmişte yaşanan olumsuzlukları baz almak yerine "Ne yapabiliriz?" sorusuna cevap araması gerektiğini kaydetti.
'SÜRECİN SORUMLULUKLARINI ALMAK GEREKİYOR'
"Bu süreçte sorumluluk almazsak zaten kendi rol ve misyonumuzu oynayamayız" diyen Babat, bunun için de "Bu süreçte sanatın metodu ne olmalı?" sorusunun yanıtının bulunması gerektiğini ifade etti. Sanatçıların çatışmalı süreçte halka ulaşma noktasında zorluklar yaşandığını belirten Babat, "Ama şimdi imkanlarımız mevcut. O sebeple kendimizi yenilememiz gerekiyor. Bunun için ilkin zihniyetimizi yenilemekle başlayabiliriz. Eski zihniyetle hareket etmemeli, her yere girmeli, her alanda yer almalı ve temas etmeliyiz. Böylelikle sanatçıların öncülüğünü gerçekleştirebiliriz. Bugüne kadar büyük emeklerle buraya geldik bunu biliyoruz ve farkındayız. Ancak eskinin diliyle bunu sürdüremeyiz. Süreci eski dille yürütemeyiz. Pozitif ve kapsayıcı bir dil gerekiyor. Değişim dönüşümün ilk başlaması gereken alanların başında kültür ve sanat yer alıyor. Şiirimizi, şarkımızı, resmimizi bu yeni sürecin diline uyarlamalıyız. 'Ben bu süreçte varım. Bu sorumluluğu alıyorum' diyen herkesin ses yükseltmesi gereken bir zamandayız" diye konuştu.
'KÜRTLER ORTADOĞU'DA ÖZNE'
Kürtlerin yıllarca verdiği mücadeleye işaret eden edebiyatçı ve yazar Faysal Yacan, "Kürt halkı bunca yıl acı çektik, bedeller ödedi. Ancak her zaman da bir çözüm olsun talebindeydi. Kürt halkı, hakların mücadeleyle alınabileceğini biliyordu. Mücadelesi de bu yöndeydi. Kürt halkı sadece kendi haklarını geri almak için değil bu hakları tüm halklar alsın diye mücadele etti. Bu hakları tüm halklar için talep etti" ifadelerini kullandı.
Kürtlerin 50 yıla yaklaşan mücadeleleriyle Ortadoğu'da kabul gören bir irade haline geldiğini ve dile getiren Yacan, "Kürtler bugün söz kuran bir yerde. Tüm dünyada da bu konumu kabul edilmiş artık. Çünkü tüm halklar için özgürlük, barış ve eşitlikçi talepleri olan Kürt halkı bir anlamda örnek de gösteriliyor. Ortadoğu'da barış talebini en çok yükselten yegane halk, Kürt halkıdır. O yüzden Ortadoğu'nun aslında savaş sorununu çözebilecek yegane halk da Kürt halkıdır" diye belirtti.
'SANATÇILAR BARIŞIN DİLİNİ İNŞAA ETMELİ'
Halkın sanatçıları kendi aynası gibi gördüğünü ifade eden Yacan, sürece öncülük edecek kesimlerden birinin sanatçılar olduğunu vurguladı. Sürecin dilin inşasına sanatçıların ve yazarların öncülük etmesi gerektiğini belirten Yacan, "Kürt sanatçı ve yazarların bu süreçte ciddi öncülük yapmaları gerekiyor. Bu sürecin seyircisi değil, inşacısı olmalıyız. Barış ve demokratik toplum için ses yükseltici pozisyonda olmamız gerekiyor. Kalemimizle, sesimizle, sanatımızla bu halkın da bu sürecin siyasetinin de önünü açmalıyız. Kürt yazımı ve sanatı devrimci bir temelde gelişmiştir. O yüzden bu süreçte de devrimci ahlakla yaklaşım sergilememiz ahlaki politik toplumu esas alarak hareket etmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.
'DEVLET ARTIK ADIM ATSIN'
Sürecin kendilerine umut verdiğini ancak devletin somut adım atması gerektiğini söyleyen dengbêj Meryem Tuncer ise, şunları belirtti: "Temennimiz annelerimizin ağlamaması, artık kimsenin geçmişte yaşanana acıları yaşamamasıdır. Benim için barış sürecinin olumlu yöne gitmesi okula gidecek çocuğumun bana 'Anne ben Kürtçe dersime gidiyorum' demesinden geçiyor. Gittiğim hastanede benimle Kürtçe konuşulması, benim için barış sürecini, barış süreci yapacak. Hala eski sistem devam ediyor. Ben tüm alanlarda dilimi kullanmak istiyorum. Barışın gereği olarak başta Sayın Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutsakların, siyasetçilerimizin bırakılması gerekiyor. Kürtçenin resmi dil olması için gerekli adımların atılması lazım. Ben hala PKK'ye katılıp yaşamını yitiren kız kardeşimin cenazesini almış değilim. Hala aynı yaklaşım sürüyor. Bir an önce bu acıları, adaletsizliği giderecek adımlar atılması lazım devlet nezdinde."
MA / Zeynep Durgut - Ceylan Şahinli