HABER MERKEZİ - Türkiye "umut hakkı"nı uygulamamak ve mevzuatını AİHS ile uyumlu hale getirmemekte diretirken, Litvanya’dan Slovakya’ya kadar birçok ülke AİHM kararları doğrultusunda düzenlemelere gitti.
Umut hakkı, yani cezaevinde tutulan bir kişinin belli bir sürede tahliye edilebilmeyi bilme ve bunu umut etme hakkı. Bu konu son aylarda ülkenin başlıca gündemlerinden biri. Her ne kadar Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan şahsında gündeme gelse de cezaevlerindeki binlerce tutsağı yakından ilgilendiriyor. Türkiye, bu hakkın tam olarak kaç tutsağı kapsadığını açıklamadan kaçınıyor. Ancak 2024 yılında Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi'nin (İHK) Cenevre’de gerçekleşen 56'ncı Oturumu’nda sunum yapan Türkiye’den yetkililere göre bu rakam 4 binin üzerinde.
TÜRKİYE’DE NE ZAMAN GÜNDEME GELDİ?
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2014 yılında “Öcalan-2” adıyla verdiği kararda, Abdullah Öcalan’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve insanlık dışı muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğunu belirtti. AİHM, bu noktada ihlal kararı verdi.
AİHM, “Öcalan-2” kararının gerekçesinde, gerçekçi bir salıverilme imkanını yok sayan ve bir gözden geçirme yapılmasına izin vermeyen müebbet hapis cezasının, 3. madde kapsamındaki insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağını ihlal ettiğini belirtti. "Umut hakkı" böylece Türkiye’de gündeme gelmeye başladı. AİHM, 2015 yılında tutsaklar Emin Gurban ve Hayati Kaytan, 2019 yılında ise Civan Boltan’ın başvuruları hakkında aynı kararı verdi.
Bu kararlar, AİHM’in kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemekle yükümlü olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) taşındı. Komite, çeşitli tarihlerde gündeme aldığı bu kararların uygulanmasına dair Türkiye’nin mevzuat değişikliğine giderek, yasal ve somut adımlar atmasını istedi.
Türkiye, komiteye çeşitli tarihlerde “eylem planları” sundu, ancak şartlı salıverilmenin önünü açan düzenlemeleri hayata geçirmedi. "Eylem planları"nda, Abdullah Öcalan’ın da içinde bulunduğu Gurban grubunda yer alanların koşullu salıverilme hakkından “muaf” tutulduğu belirtildi.
MEVZUAT NE DİYOR?
Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını düzenleyen mevzuat, AİHM kararları doğrultusunda koşullu salıverme standartlarını karşılamıyor. 5275 sayılı İnfaz Kanu'nun 107. Maddesi’ne göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar 30 yılını; müebbet hapis cezası alanlar 24 yılını; diğer süreli hapis cezaları alanlar ise cezalarının yarısını infaz kurumunda çektikleri takdirde koşullu salıverilmeden yararlanabilirler. Ancak bu oran politik tutsaklar açısından geçerli olmamakla birlikte, politik tutsaklar infazının üçte ikisini tamamladıktan sonra koşullu salıvermeden yararlanabiliyor. Yine infaz oranları çeşitli “suç” tiplerine göre de değişiyor.
Ancak söz konusu kanunun ilgili maddesi -Gurban grubundakiler de dahil olmak üzere- bazı maddelerden hüküm giymiş kişileri koşullu salıverilme kapsamı dışında bırakıp, bu kişilerin “cezalarını” gözden geçirilemez hale getiriyor.
Bu maddeler Türk Ceza Kanunun’da şöyle yer alıyor: "Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar’ başlıklı Dördüncü Bölüm, ‘Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar’ başlıklı Beşinci Bölüm, ‘Milli Savunmaya Karşı Suçlar’ başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.”
Bakanlar Komitesi ise, Türkiye’ye tam da bu maddeler ile ilgili reformlar yapmasını ve koşullu salıverilme imkanın sağlanması ve müebbet hapis cezalarına ilişkin inceleme mekanizması sağlaması gerektiğini belirtiyor.
KOMİTENİN KARARINDA 25 YIL VURGUSU
Komite, “Gurban Gurubu Dava Dosyası” adıyla konuyu gündemine aldığı Eylül ayı toplantısında, Türkiye’ye adım atması için 2026 yılının Haziran ayına kadar süre verdi. Komite, Türkiye’ye ulusulararası hukukun müebbet hapis cezası verilmesinden itibaren en geç 25 yıl sonra inceleme yapılmasını sağlayan mekanizmaların olması gerektiğini de belirtti. Ayrıca diğer üye devletlerin bu tür inceleme mekanizmalarını hayata geçirdiğine atıfta bulundu.
DİĞER ÜLKELERDE DURUM
Türkiye'de durum buyken, Avrupa’nın farklı ülkelerden "umut hakkı"na dair düzenlemeler bulunuyor. Kimi ülkeler tam bir mekanizma oluşturup, AİHM kararları doğrultusunda mevzuatını AİHS’e uyumlu hale getirdi. Kimi ülkelerde ise "umut hakkı"na dair eksik ve tartışmalı uygulamalar hayata geçirdi.
SLOVAKYA
Slovakya'da, 2010 yılında Slovak Ceza Kanunu'nda yapılan yasal değişiklikler, müebbet hapis cezalarına koşullu salıverme imkanı ve yargı denetimine açık hale getirdi. Slovakya'nın değiştirilmiş Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile ilgili yargı çevresinde görev yapan bölge mahkemesi hakimleri, müebbet hapis cezasına çarptırılmış kişilerin cezalarının 25 yılı infaz edildikten sonra koşullu salıverilme taleplerini gözden geçiriyor. Konuya ilişkin dilekçe hükümlünün kendisi, savcı, ceza infaz kurumu müdürü veya kamu yararına çalışan bir kuruluş tarafından verilebiliyor.
Ancak koşullu salıverilmeye 1-7 yıllık bir denetimli serbestlik süresi eşlik ediyor. Mahkeme, 3 yıla kadar süren denetimli gözetim ve gerek görülen diğer kısıtlamaları getirebiliyor. Kişinin koşullu salıverilme talebi reddedilirse, 3 yıl sonra yeniden dilekçe sunabiliyor ve ret kararına itiraz yolu açık olup, bu süreçte karar askıya alınabiliyor. Usule ilişkin diğer güvenceler arasında kamuya açık bir duruşma yapılması ve hükümlünün karar verilmeden önce dinlenilmesi hakkı ile mahkeme kararının en fazla 60 gün geciktirilebilmesi bulunuyor.
AİHM, ilgili yasal hükümleri AİHS’in 3. maddesinin standartlarıyla uyumlu buldu. AİHM, bunların "konuya özgü bir yargısal denetim imkanı sağladığını" ve mekanizmanın AİHM’in ölçütlerini karşıladığını belirtti.
LİTVANYA
Litvanya hukuk sistemi de müebbet hapis cezalarının yargı denetimine tabi tutulmasını ve koşullu salıverilme imkanını öngörüyor. Müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir hükümlünün cezasının en az 20 yılı infaz edildikten sonra yetkili mahkemeden cezanın belirli süreli hapis cezasına çevrilmesi ya da koşullu salıverilme talebinde bulunabiliyor.
Litvanya'da söz konusu mekanizma, AİHM’in “Matiošaitis ve Diğerleri/Litvanya” kararından sonra 2019 yılında hayata geçirildi. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu reform ile birlikte Litvanya sisteminin Matiošaiti kararı ve müebbet hapis cezalarının gözden geçirilmesine ilişkin AİHM 3. madde standartlarıyla uyumlu hale getirildiği değerlendirmesinde bulundu.
Mekanizmanın temel özellikleri şöyle:
* Açık bir mekanizma aracılığıyla hükümlülerinin cezalarının 20 yılı infaz edildikten sonra gözden geçirilmesi ve cezanın hafifletilmesi talebinin incelenmesine ek olarak sonrasında periyodik gözden geçirmeler
* Hafifletilen hapis cezasının makul bir uzunlukta olması (5 ila 10 yıl)
* Hafifletilen ceza süresi boyunca koşullu salıverilme için uygunluk
* Mekanizmanın yargısal niteliği, avukatlar tarafından temsil edilme imkanı, kararların tamamen gerekçeli olması gerekliliği ve itiraz imkanının bulunması dahil olmak üzere usule ilişkin güvenceler
* Başvuru sahiplerinin kişisel durumlarının değerlendirilmesi ve rehabilite edilmelerine yönelik önemli değişikliklerin ve ilerlemelerin göz önünde bulundurulması için kanunla belirlenmiş net ölçütlerin varlığı
* Hükümlülerin cezalarının başlangıcında, salıverilmelerinin hangi koşullar altında gerçekleşebileceğini ve bunun için ne yapmaları gerektiğini net bir şekilde bilmeleri
AİHM, Dardanskiš/Litvanya kararında, mekanizmanın temel özelliklerini kendi içtihadıyla karşılaştırmalı olarak inceleyerek, "müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkumların durumlarını iyileştirmek ve onlara yaşam süreleri içerisinde bir salıverilme imkanı tanımak amacıyla" yapılan yasal değişikliklerin prensipte 3. madde kapsamında yeterli olduğunu teyit etti. AİHM, mekanizmanın etkili bir hukuk yolu oluşturduğunu teyit etti.
İTALYA
İtalyan hukuk sistemi, denetimli serbestlik (l'affidamento in prova ai servizi sociali), ev hapsi, yarı gözetim rejimi (semilibertà) ve erken salıverilme dahil olmak üzere koşullu salıverilme ve ceza ayarlamalarını belli koşullarda sağlıyor. İtalyan Ceza Kanunu'nun 176. Maddesi ile müebbet hapis cezasına çarptırılan kişiler, cezalarının asgari 26 yılı infaz edildikten sonra koşullu salıverilme için değerlendirilebiliyor. Ayrıca cezalarının 20 yılı infaz edildikten sonra yarı gözetim rejiminden yararlanabiliyorlar.
İtalya'da 7 Ağustos 1992 tarihli ve 356 sayılı kanunla getirilen yasal reformun sonucu olarak Ergastolo ostativo olarak bilinen ve koşullu salıverilme olmaksızın infaz edilen özel bir başka müebbet hapis cezası rejimi daha bulunuyor. Ergastolo ostativo, yetkililerle tam işbirliği yapmayan hükümlülerin koşullu salıverilme imkanını, diğer ceza indirimi biçimlerine ya da tutukluluğa alternatif oluşturan rejimlere erişimini engelleyen bir düzenleme.
AİHM, Marcello Viola/İtalya davasında, başvuranın verilen müebbet hapis cezasının ergastolo ostativo rejimi nedeniyle indirilemez oluşunun AİHS’in 3’üncü maddesine aykırı bularak, ihlal kararı verdi. AİHM, iç hukukta yer alan aksi ispatlanamayan varsayımın -yani başvurucunun yargı makamlarıyla işbirliği yapmamasının kendiliğinden onun hala tehlikeli olduğu ve bu yüzden de koşullu salıverilmeye hak kazanmadığı anlamına gelmesinin- başvurucunun rehabilitasyon sürecinde gösterdiği somut ilerlemelerin hiçbirinin hesaba katılamamasına yol açarak cezasının gözden geçirilmesi ihtimalini aşırı derecede azalttığına karar verdi.
AİHM'in kararının ardından İtalyan hükümeti, 31 Ekim 2022 tarihli Kanun Hükmünde Kararnameyi kabul etti ve bu kararname 20 Aralık 2022 tarihinde parlamento tarafından onaylandı. Bu değişikliğe göre, ergastolo ostativo rejimi kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan ve yargı makamlarıyla işbirliği yapmayan kişiler, cezalarının 30 yılı infaz edildikten sonra koşullu salıverilme başvurusunda bulunabilecektir. Söz konusu yasa değişikliği, Ceza Kanunu'nun 176. maddesi ile diğer tüm hükümlüler için 26 yıl olarak belirlenen müebbet hapis cezası eşiğini yükseltiyor oluşu dolayısıyla eleştiriliyor.
HOLLANDA
Hollanda'da müebbet hapis cezasına ilişkin ilk gözden geçirme, cezanın 25 yılının infaz edilmesinden sonra yapılır ve işlem bağımsız bir Müebbet Mahkumlar Danışma Kurulu tarafından yürütülür. Adalet ve Güvenlik Bakanı, kurulun raporuna dayanarak, koşullu salıvermeyi değerlendirip karar veriyor. Aynı zamanda cezanın infazının 27’nci yılında, yapılacak af değerlendirmesine geçilip geçilmeyeceğine karar veriyor. Bu gözden geçirme mekanizması, 2017 yılının Mart ayında resmileşti. Tavsiye niteliğindeki gözden geçirme süreci cezanın infazının 25. yılında başlatılırken, af olasılığı azami 27'nci yılda değerlendirilir. Hükümlülerin talepleri reddedilirse yargı yolu da açık.
Hükümlünün 27 yıllık ilk gözden geçirmenin ardından salıverilmemesi durumuna ilişkin olarak yönetmeliklerde sabit aralıkları belirtilmemekle birlikte, başka periyodik gözden geçirmeleri öngörüyor. Hollanda Yüksek Mahkemesi, müebbet hapis cezalarının yeniden değerlendirilmesi için "sahici, yapılandırılmış bir mekanizma" sağladığını ve bu tür cezaların indirilemez olmaması gerekliliğini karşılar nitelik taşıdığını teyit etmiştir.
2021 yılında çıkarılan Ceza ve Koruma Kanunu ile ek reformlar getirilerek, toplumla yeniden bütünleşme izni, infaz kurumu programları ve koşullu salıverilme ile ilgili kararlarda değerlendirmeye tabi tutulan faktörlerin kapsamı genişletti. Hollanda’daki gözden geçirme mekanizmaları, şeffaf olmamaları, salıverilme kararlarının siyasi kontrol altında tutulması ve toplumla yeniden bütünleşme seçeneklerinin sınırlı olması konularında ciddi eleştirilere maruz kalıyor. Bu konuda yapılan öneriler ise, salıverilme kararlarını bakanlar yerine hakimlerin vermesi yönünde.
2022 yılında Rsj Konseyi, Müebbet Hapis Cezasının Gözden Geçirilmesi raporunu yayınlayarak, tarafsızlığın ve adil yargılamanın sağlanması için salıverilme kararlarının bakanlar yerine hâkimler tarafından verilmesini tavsiye etti. Aynı tavsiye 2021 yılında dönemin Bakanı Dekker ve 2023 yılında da Bakan Weerwind tarafından yinelendi.
MACARİSTAN
Macaristan yasaları iki tür müebbet hapis cezasına yer veriyor. Bunlardan birincisi, özellikle ağır suçlar için koşullu salıverilme imkanı olmaksızın "tam müebbet hapis cezası" (ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası), ikincisi ise hükümlünün 25 ila 40 yıl arasında hapiste tutulduktan sonra koşullu salıverilmesine imkan tanıyan "basit müebbet hapis cezası".
AİHM, 2014 yılında Macaristan’ın koşullu salıverilme imkânı bulunmayan tam müebbet hapis cezasına ilişkin olarak, bu tür bir cezanın hukuken ve fiilen indirilemez olması nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. Bu kararın ardından 2015 yılında mevzuatta değişikliğe gidilmiş ve müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlüler için otomatik bir gözden geçirme mekanizması (zorunlu af prosedürü) getirildi. Bu mekanizma, cezanın 40 yılı infaz edildikten sonra re'sen uygulanacak özel bir af prosedürü öngörmekte olup, her bir vaka özelinde getirilecek af konusunda son sözün cumhurbaşkanına ait olduğunu belirtiyor.
Tam müebbet hapis cezası için getirilen bu yeni gözden geçirme mekanizması 2016 yılında AİHM’in T.P. ve A.T. /Macaristan kararında incelendi. AİHM, dosya kapsamına salıverilme için gözden geçirilme süresinin 40 yıl olmasını, "Vinter ve Diğerleri" kararında Büyük Daire’nin karşılaştırmalı ve uluslararası hukuktaki mutabakata dayanarak tavsiye ettiği azami süre olan 25 yıldan hayli uzun olduğunu belirtti. Ayrıca AİHS'in 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna hükmetti. Mahkeme, 2021 yılında Bancsók ve László Magyar dosyası ve başka dosyalarla ilgili de koşullu salıverme için gözden geçirme sürenini azami olarak 25 yıl olduğuna işaret ederek, 40 yıllık sürenin üçüncü maddeyi ihlal ettiğine karar verdi.
Mahkeme, tutuklu yargılama süresinin gözden geçirme müddetinin hesaplanmasında dikkate alınacağına dair herhangi bir emare bulunmadığını da kaydetti. AİHM, mevzuatın cumhurbaşkanının af başvurusu hakkında karar vermesi gereken bir zaman dilimi belirlememesini de eksik buldu.
Macaristan sistemi sorunlu olmaya devam ediyor ve Bakanlar Komitesi, ihlal ve eksik bulduğu hususların giderilmesini bekliyor. Haziran 2025'teki son incelemesinde Bakanlar Komitesi, Macaristan makamlarının müebbet hapis cezasına çarptırılanların koşullu salıverilmeye uygun hale gelmeleri için önerilen azami bekleme süresinin 25 yıl olacak şekilde değişikliğe gidilmesini istiyor.
SÖZLEŞME İLE UYUMLU BİR SİSTEM NASIL OLABİLİR?
Hukukçular, sözleşme ile uyumlu bir sistemin oluşturulmasında, mekanizmanın "siyasi bağımsızlığına" vurgu yapıyor. Bu mekanizmanın aynı zamanda yargı denetimine tabi olması gerektiğinin altını çiziyor. Uluslararası hukuk örgütleri, Gurban grubu dava dosyası kapsamında 2025 yılında komiteye bildirimde bulundu.
Türkiye’nin AİHM kararları doğrultusunda mevzuatını AİHS’le nasıl uyumlu hale getirebileceğine dair bazı öneriler sıralandı. Hukuk örgütlerinin bildiriminde bazı noktalara vurgu yapılarak, kimi öneriler sıralandı:
Azami 25 Yıl Tutukluluktan Sonra Gözden Geçirmenin Hak Edilmesi
AİHM Büyük Daire Vinter kararında da olduğu gibi birçok kararda müebbet hapis cezasının azami 25 yıl sonra ve ardından da periyodik olarak gözden geçirilebileceğine karar verdi. Mahkeme bu zaman dilimini, gelişen bölgesel ve uluslararası mutabakat kapsamında ilk gözden geçirme için azami sınır olarak vurguladı. Bakanlar Komitesi de bu standardı desteklemiş ve üye devletleri bu standarda uyum sağlamaya teşvik etti.
Türkiye'nin mevcut yasal çerçevesi iki açıdan bu gereklilikleri karşılamıyor: Birincisi, çerçeve, Gurban grubundaki başvuranlar da dahil olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis alanların kayda değer bir kesimini koşullu salıverilme imkanından tamamen mahrum bırakıyor. İkincisi, bu imkandan yararlanabilecek olanlar için bile asgari 30 yıl eşiği AİHM tarafından belirlenen standardı aşıyor ve periyodik gözden geçirmeye ilişkin yeterli güvenceleri barındırmıyor.
İlk Reddi Müteakip Periyodik Gözden Geçirmeler
Hukukçular, tek seferlik bir gözden geçirmenin yeterli olmadığını belirtiyor. Red halinde, bireyin koşullarındaki dönüşümü ve risk profilindeki değişiklikleri hesaba katmak için düzenli, periyodik gözden geçirmelere olanak veren bir yasal düzenlemenin varlığını gerekli görüyor. Bu konuda AİHM’in Murray kararı örnek gösteriliyor.
Usule İlişkin Güvenceler
Buna göre, tutsaklar AİHS standartlarına uygun olarak tam usuli güvencelere sahip olmalıdır. Bu güvenceler ise, şöyle sıralanıyor:
* Süreç boyunca hukuki temsile erişim
* Hukuki dinlenilme hakkı
* İlgili evraka ve gerekçeli kararlara erişim
* Olumsuz kararlara itiraz edebilme veya bu kararları yargı denetimine götürme hakkı
Evrensel Olarak Uygulanabilirlik
Bildirimde gözden geçirme mekanizması ile ilgili, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nun "Devletin güvenliğine karşı suçlar", "anayasal düzene karşı suçlar" ve "milli savunmaya karşı suçlar" ile ilgili hüküm giyenler de dahil olmak üzere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan tüm kişiler için istisnasız olarak uygulanması gerektiği ifade ediliyor. Mevcut durumda bu kategorideki kişiler gözden geçirme rejiminin dışında tutuluyor, dolayısıyla hukuk rejimi AİHS’e uyumsuz hale getiriliyor.
MA / Diren Yurtsever
