WAN - Wan Baro Başkanı Sinan Özaraz, Rojin Kabaiş dosyasıyla ilgili özel bir üniversite ile görüşerek alternatif bir rapor hazırlamalarını talep ettiklerini belirterek, hazırlanacak raporun, dosyayla ilgili yol gösterici olacağını söyledi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen halen aydınlatılmadı. Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuyla tespit edilen iki erkeğe ait DNA’ların kime ait olduğu soruları halen cevaplanmadı. Wan ve Amed Baroları, Kabaiş ailesinin avukatları ile Adalet Bakanlığı’nın ATK’den talep ettiği ek raporda, ilk raporda iddia edilen bulaş ihtimali de bertaraf edildi.
Rojin Kabaiş dosyasıyla yakından ilgilenen Wan Baro Başkanı Sinan Özaraz, dosya hakkındaki son gelişmeleri anlattı. Özel bir üniversite ile görüşerek alternatif bir rapor hazırlamalarını talep ettiklerini ifade eden Özaraz, bu raporun, dosyayla ilgili birçok noktada yol gösterici olacağını söyledi.
‘YENİ BİR RAPOR HAZIRLATIYORUZ’
Rojin’in kullandığı telefonun İspanya’ya gönderilmesi ve gelecek sonucun en önemli delil olacağını söyleyen Özaraz, “Telefonun ispanyaya gönderilmesi beklediğimiz delillerden biri. İkincisi de temasta olduğu kişilerin DNA’larının alınmasına devam ediliyor. Yine en önemli nokta ise daha önce ATK tarafından gönderilen raporlar önceki raporla çelişen ve gerçeklikle uyuşmayan bir durumdu. Biz de bu rapora itiraz etmiştik. Son gelen rapordan sonra alternatif raporlar almak için de bir çabamız oldu. Biz de yeni ve alternatif bir rapor için çalışıyoruz. Gelecek olan bu rapor dosyanın geleceği açısından da bize daha net bir şey sunacaktır. Bir üniversite ile görüşmemiz var. Halihazırda bu durum gerçekleşiyor. Otopsi CD’leri, görüntüler ve tüm raporları sunduk. Bir süre sonra rapor tamamlanır. Bu raporla ilgili detaylar da ileriki süreçlerde açıklanır” dedi.
GÖRÜNTÜLERİN İYİLEŞTİRİLMESİ İSTENDİ
Hakikatlerin ortaya çıkarılması için DNA’ların çok önemli bir veri olduğunu söyleyen Özaraz, “Biz bu DNA’lar ışığında cinsel bulgu ve cinayet bulgusunun güçlendiğini ve ciddi bir delil niteliğine geldiğini biliyoruz. Hakikatin ortaya çıkarılması için DNA’ları ciddi bir delil olarak görüyoruz. Telefonun açılması ve oradaki veriler bizim için ciddi bir yol gösterici olacak. Yine Rojin’in son görüldüğü görüntüler var. Bu görüntüler tam net değildi. Bu görüntülerin netleştirilmesi ve iyileştirilmesine dönük bir talebimiz de var ve bu talep de yerine getiriliyor. Bu hususlar da halen bize gelmediği için ancak bu kadar bilgi verebilirim” diye belirtti.
‘ROJİN DOSYASI DA AYNI AKIBETE UĞRATILACAKTI’
Ülkede yaşanan tüm kadın ölümlerinin şüpheli olduğunu ifade eden Özaraz, “Bu cinayetlerin çoğu aydınlatılmadan, üstü kapatılarak, fail bulunmayarak takipsizlikle sonuçlandırılıyor. Mesela Gülistan Doku meselesi üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen halen fail bulunmadı, dosya savcılık raflarında bekliyor. Wan Barosunun Rojin dosyasını aktif ve etkin takibi bu dosyanın da diğer dosyaların akıbetini yaşamaması konusunda çok önemlidir. Babanın adalet arayışı ve baronun aktifliği dosyada gelinen aşamada bize, Rojin’in de dosyasının takipsizlikle kapatılacak dosyalar arasında olduğu ancak mücadelenin bu durumu ayrı bir boyuta taşıyarak, hakikati açığa çıkarma konusunda ciddi bir hak takibini ortaya koydu. Baroların bu tür dosyalara dahiliyeti hem maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hem de adaletin sağlanması noktasında ciddi bir durum oluşturuyor” diye kaydetti.
‘İNSAN HAKLARI İCİN MÜCADELE EDİYORUZ’
Baro ve hukuk örgütlerinin örgütlerin tüm mücadelesinin insan hakları ihlallerini ortadan kaldırmaya, devleti de insan haklarına saygı gösteren, koruyan bir tabloya çekmek olduğunu söyleyen Özaraz, “Yanı başımızda Narin ve Rojin’in fotoğrafları var. Bir çocuğun kendisini en güvende hissettiği bir ortamdaki yaşadığı akıbetinin ne kadar acı olduğunu bize gösterdi. Bir yandan gelecek hayalleri ile üniversiteye gelen bir genç kadının yaşadığı durumun akıbeti ve halen bu akıbetin aydınlatılmaması gerçekliği var. Burada hem yaşam hakları ihlali var ama aynı zamanda ailelerin de gerçekliği öğrenme hakkının ihlal edildiği bir boyutla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
DEVLETİN YARATTIĞI AĞIR HAK İHLALLERİ
Devletin yarattığı ağır hak ihlallerini hatırlatan Özaraz, “Sadece adli olaylar içerisinde yaşamını yitiren çocuklarımız, insanlarımız için değil aynı zamanda devletin yaşam hakkını korumakla yükümlü olduğu halde, yaşam hakkını bizzat ihlal ettiği dosyalarda da söz konusu. Cemile Çağırga, Uğur Kaymaz, Teybet Ana’nın yaşadıkları bizzat devletin yaşattığı ağır insan hakkı ihlalidir. Bizim çağrımız; devletin sistematiği içerisinde demokratik hukuk üstünlüğünün egemen olduğu, herkesin hakkının korunduğu bir tablonun oluşması gerekiyor. Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin de buna katkı sunacak çok önemli bir süreç olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
ROJİN KABAİŞ HAKKINDA
* Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi 21 yaşındaki Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te kaldığı öğrenci yurdundan ayrıldıktan sonra üniversitenin göl kıyısındaki sahiline indi. O andan itibaren kendisinden haber alınamadı. Ertesi gün misafir öğrenciler tarafından şahsi eşyaları sahilde bulundu ve yurt yönetimine bildirildi. Ancak durum, yaklaşık 15 saat sonra ailesi ve polisle paylaşıldı. Kabaiş’in cenazesi, 15 Ekim’de kırsal Mollakasım Mahallesi’nde Mehmet Emin Ankay (60) tarafından bulundu.
* Kabaiş’in son görüldüğü yer ile cenazesinin bulunduğu nokta arasında yaklaşık 20 kilometre mesafe. Uzmanlar, bu mesafenin Wan Gölü’nde ters yönde olan rutin akıntılar ve Çarpanak Adası ile Burnu gibi doğal engeller nedeniyle yüzerek aşılmasının imkânsız olduğunu vurguluyor. Bu tespit, ölüme dair şüpheleri derinleştirdi.
* Yurt kameralarına yansıyan görüntülerde Rojin Kabaiş’in plastik sarı terliklerle dışarı çıktığı görülmesine rağmen, bu terliklere ulaşılıp ulaşılmadığına dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmuyor. Rojin Kabaiş, yurttan çıkmadan kısa süre önce annesiyle yaptığı 11 dakikalık görüntülü görüşmede markete gideceğini söyledi. Bu görüşme, ailesiyle kurduğu son temas oldu.
* Rojin Kabaiş’in cenazesi bulunduğu gün Van Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) otopsiye alındı. Wan Barosu’nun talebi üzerine bağımsız bir hekim otopsiye katıldı. Hekim, Kabaiş’in sırtında, diz arkasında ve boynunda darp izlerini andıran morluklar tespit etti. Ancak bu izlerin oluşum koşulları açıklanmadığı gibi, resmi otopsi raporuna da yansıtılmadı.
* İstanbul ATK tarafından 14 Kasım 2024’te hazırlanan otopsi raporunda, ölüm nedeninin “suda boğulma” olduğu ileri sürüldü. Ancak boğulmanın nasıl gerçekleştiği, ölüm zamanı ve suda kalma süresi gibi kritik detaylara yer verilmedi. Wan Barosu'nun girişimiyle talep edilen ek rapor ise, sadece önceki rapordaki bilgileri tekrar etti. Wan Barosu ile Amed Barosu’ndan avukatların müdahil olduğu dosya ile ilgili en önemli gelişme ise 11 Ekim tarihinde yaşandı. Wan ve Amed baroları, Kabaiş’in avukatları soruşturma dosyasına dair ATK raporunu açıkladı.
* Wan Barosu ile Amed Barosu, ATK’nin bir yıldır elinde bulundurduğu veriyi gizlemesi sebebiyle suç işlediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Raporun açıklanmasının ardından neredeyse tüm kentlerde Rojin’in faillerinin bulunması için çağrı yapıldı.
* 13 Ekim’de Adli Tıp Kurumu, raporu ile ilgili bir açıklama yaparak, Rojin Kabaiş’in ölümünün suda boğulma sonucu meydana geldiğini; ancak olayın oluş şekli hakkında (intihar, kaza veya dış etken) kesin bir kanaate varılamadığını iddia etti.
* ATK ayrıca, tespit edilen iki DNA örneğinin ölüm sonrası süreçte veya çevresel temas sonucu kontaminasyon (bulaşma) ihtimalini bertaraf edemediğini açıkladı. Bunun üzerine hem barolar hem de Adalet Bakanlığı, bulaş ihtimaline ilişkin bir kez daha ATK’den ek rapor istedi.
* ATK gönderdiği ek raporda bulaş ihtimalinin ortadan kalktığını raporladı.
MA / Adnan Bilen
