RIHA - Suriyeli Alevilere uygulanan ayrımcılık ve işkenceyle gündeme gelen Harran Geçici Barınma Merkezi'ni anlatan avukat Duygu İnegöllü, “Burası hukuka aykırı tutsaklık merkezi. Cezaevi demek hafif kalır” dedi.
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına bağlı Harran Geçici Barınma Merkezi’nde tutulan 24 Suriyeli Alevi, inanç ve kimliklerinden kaynaklı zor koşullarda yaşamaya mecbur bırakılıyor. Harran Geçici Barınma Merkezinde biri 1 yıl 3 ay, biri 4 ay, 4’ü çocuk olmak üzere 22 kişi ise 2 buçuk aydır merkezde bekletiliyor. Geçici barınma merkezinde tutulan toplamda 24 alevi için risk oluşturan Suriye'ye geri dönüş haricinde alternatif sunulmuyor.
Harran Geçici Barınma Merkezi’nde tutulan müvekkilleriyle görüşmek için Riha’ya gelen Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ankara Şubesi üyesi Avukat Duygu İnegöllü, yaklaşık 2 buçuk ay önce Suriye’de yaşanan katliamlardan dolayı 4’ü çocuk 22 alevi Suriye vatandaşının kendi imkanlarıyla kaçak olarak Yunanistan’a geçtiğini kaydetti. Yunanistan kolluk güçleri tarafından alıkonulan mültecilerin işkenceye maruz kaldığını aktaran Duygu İnegöllü, “Oraya gittikleri tekne ellerinden alınıyor ve bir can salı dediğimiz çok güvenliksiz ve motoru olmayan bir botun üstüne konup Türkiye'ye doğru geri itilmişler. Çok ağır hakaretler ve fiziksel işkenceye maruz kalıyorlar. Daha sonra bu kişiler Türkiye Sahil Güvenlik tarafından alınıp Muğla Geri Gönderme Merkezi'ne götürülüyorlar” dedi.
Muğla Geri Gönderme Merkeziyle iletişime geçmeye çalıştıklarını, fakat resmi kayıt henüz tamamlanmadığı için orada olmadıklarının kendilerine aktarıldığını belirten Duygu İnegöllü, "Mülteciler ellerinde kalan son telefonla aradıkları, yolladıkları konumlar Muğla Geri Gönderme Merkezi'ni işaret ediyordu. Bizde bunun üzerine bir basın açıklaması yaparak bu kişilerin geri gönderilmesinin hukuka aykırı olacağını ve yaşamlarının tehlike altında olduğunu ifade ettik. Bunun üzerine bu mülteciler Harran Geçici Barınma Merkezine sevk edildiler” diye konuştu.
‘ALEVİ MÜLTECİLER GÜNLERCE AÇ BEKLETİLDİ’
Harran’da mültecilerle yaptıkları görüşmelerde yaşananları öğrendiklerini kaydeden Duygu İnegöllü, “Türkiye Sahil Güvenlik tarafından alınan 22 kişi önce Muğla Geri Gönderme Merkezine ve buradan da sağlık kontrolü için hastaneye götürülüyor. Bu işlemler yaklaşık 2-2,5 günü bulmuş. Bu süre boyunca yemek yiyemediklerini, üstlerine başlarına bir kıyafet verilmediğini söylediler. Hastaneye götürüldüklerinde de hiç otobüsten indirilmeden, sadece iki kişinin durumu ağır olduğu için onların hastaneye indirildiğini, onun dışındakilerin hiç indirilmeden darp ve cebir raporu hazırlandığını söylediler bize” diye ifade etti.
Suriyeli mültecilerin Harran Geçici Barınma Merkezi’ne getirilmesinden sonra yaşadıklarına değinen Duygu İnegöllü, şunları aktardı: “Harran Barınma Merkezi öyle bir hale gelmiş ki özgürlük alanlarının tamamı kısıtlanmış. Giriş çıkış kesinlikle yapamıyorsunuz. Mültecilerin telefonlarına el konulmuş. Haftada yalnızca bir gün 5 dakika süreyle telefonlarını kullanabiliyorlar. Bu sırada ailelerine ulaşıyorlar. Böyle bir kısıtlılık, hürriyetinden yoksun bırakılma hâli olarak kullanılıyor. Konteynerler dizilmiş alana ve 600’e yakın kişi kalıyor. Bu konteynerlerin her birinde 4 kişi kalıyor. İçeride bu 4 kişi için yere serilmiş süngerler var. Günde 3 öğün yemek veriliyor, fakat geldiklerinden beri hiç doymadıklarını söylediler. Geçen görüşmemizde müvekkilimiz kendisine kahvaltı olarak verilen ürünleri cebinde, yanında getirdi. 6 tane siyah zeytin, bir tane küçük kapalı reçel paketinden ibaretti. Gelen ekmeklerin küflü olduğunu, pis olduğunu söylediler. Ekmeği tüketemediklerini söylediler. 9 Aralık tarihinde yaptığımız ilk ziyarette müvekkillerimiz ayakkabısız geldi. Her birinin ayağında açık tuvalet terlikleri vardı. Kıyafetlerinin tamamından ipler çıkarılmıştı. Adeta bir cezaevi uygulaması. Bütün ipleri çıkarmış oldukları için kıyafetlerini düzgün kullanamıyorlardı. Eşofmanları altlarından düşüyordu. Sıcak suya erişimin çok kısıtlı olduğunu, çoğu zaman soğuk suda yıkanmak zorunda olduklarını söylediler. Bunun dışında maalesef özel güvenlik görevlilerinin çok kaba olduğunu, çok bağırdıklarını söylediler.”
‘İNANÇLARINDAN DOLAYI AŞAĞILANIYORLAR’
Müvekkillerinin Alevi oldukları için özel güvenlik görevlileri tarafından aşağılandıklarını belirten Duygu İnegöllü, “Müvekkillerimiz, Alevi oldukları için hem içeride birlikte tutulduğu kişiler tarafından hem de zaman zaman özel güvenlik görevlileri tarafından aşağılandıklarını söylediler. Bir şeye ihtiyaç duyduklarında duvarlara vurarak güvenlik görevlilerini çağırmak zorunda olduklarını, başka türlü hiç kimseye ulaşamadıklarını söylediler. Doktora gitme taleplerini özellik özel güvenlik görevlilerine ilettiklerini, o kabul ederse onu kurum doktoruna götürdüğünü söylediler. Kurum doktoruna götürülen kişi sayısı çok azdı. Defalarca talep etmesine rağmen hiç götürülmeyenler vardı. Kurum doktoruna götürülmekle birlikte hastaneye gitme talepleri ise hep reddedilmişti. Yalnızca düşüp kaydığı için kolu kırılan bir müvekkilimiz hastaneye götürülmüş şimdiye kadar” ifadelerini kullandı.
‘ALEVİ MÜLTECİLER DARP EDİLİYOR’
Harran Geçici Barınma Merkezi’nde yaşanan hak ihlallerini anlatan Duygu İnegöllü, “Burada tanıştığımız kişilerden bir tanesi bir yıl 3 aydır burada tutuluyor. Şimdiye kadar kendisine hiçbir karar tebliğ edilmemiş. Bu süre bir yıl üç aya ulaşınca iki kere intihara teşebbüs ettiğini söyledi. Psikolojik durumu çok kötü. Bir diğeri de dört 4 aydır burada tutulduğunu söyledi. Oda arkadaşları Suriyeli ve daha çok DAİŞ benzeri düşüncelere sahip olan kişiler, belki de DAİŞ'liler bilmiyor. Kendisine her akşam eziyet etmişler. Dövmüşler, darp etmişler. Kendisini bir köpek gibi ellerinin ve dizlerinin üzerine çökertip, yürütüp yerlerdeki çöpleri toplatmışlar. Bu kadar ağır bir eziyeti yaşadığını, çok kötü olduğunu, sık sık intihar etmeyi düşündüğünü söyledi” diye belirtti.
BARINMA MERKEZLERİ KAPATILMALI
Barınma merkezinde yaşanan koşulların cezaevlerinde bile olmadığını kaydeden Duygu İnegöllü, “Cezaevi bile kanunlarla düzenlenmiştir ve siz bir mahkeme kararı olmaksızın cezaevine götürülmezsiniz. Burası hukuka aykırı tutsaklık merkezi. Cezaevi demek hafif kalır. Yetkililer şunu söylediler, ‘Biz burada kimseyi zorla tutmuyoruz. İsteyen istediği anda Suriye'ye dönebilir.’ Yani tek özgürlük, Suriye'ye dönmektir. Hiçbir kuralın kanunla belirlenmediği, bu hürriyetinden yoksun bırakma halinin yönetmelikle oluşturulduğunu ve uygulamalarla oluşturulduğunu görüyoruz. Bu mümkün değil. Bu var olan tüm hukuk düzenlerine aykırı. Bu barıma merkezleri kesinlikle derhal kapatılmalıdır. Böyle bir şeyin uygulamada sürdürülebilmesi şu anda hukuk düzenimize aykırı. Uluslararası sözleşmelere de aykırı, uluslararası hukuk düzenine de aykırı” diye konuştu.
‘YAŞANACAKLARIN SORUMLUSU DEVLETTİR’
Son olarak yetkili kurumlara çağrıda bulunan Duygu İnegöllü, “Burada bir insanın başına gelecek her şeyden sorumlu olan devlettir. İl göç idaresidir. Sonuçta biz bu insanların canlarıyla mesulüz. Ve Alevi oldukları için içeride gördükleri ayrımcılık bir şekilde yaşamlarına ya da vücut bütünlüklerine kadar ulaşırsa ki ulaştığını söyleyenler var. Bunun sorumlusu buradaki yetkililer olacaktır” dedi.
MA / Ömer Akın
